Türk Lirası yılın ilk yarısını yanlış enflasyon ve para politikası nedeniyle savunmasız geçirdi ve benzer ülke para birimlerine göre çok daha hızlı değer kaybetti. Geçen yıl aralık ayında 18.36 liralık tarihi zirvenin ardından uygulamaya konan Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemi dövize talebi dizginlese de TL’nin değer kaybı önlenemedi. TL dolar karşısında yılın ilk yarısını yüzde 21 değer kaybı ile tamamladı. Yılın ilk işlem günü olan 3 Ocak’ta güne 13.4532 liradan başlayan dolar dün haziran ayı enflasyon oranlarının açıklanmasıyla 16.8372 lirayı test etti.

İKİNCİ YARI DA BELİRSİZ

Ekonomistlere göre, ekonomi yönetiminin AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ savını doğrulamak adına günü kurtarmak için aldıkları kararlar yılın geri kalanında da TL için umut vadetmiyor. Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 78’i aşan enflasyona rağmen yüzde 14’te tutuyor olması, yani TL’nin son derece yüksek negatif getirisi dövize talebi artırıyor. TCMB’den BDDK’ya kadar kur ataklarını önlemek adına atılan her adım; faizin temel araç olduğu, genel kabul görmüş ekonomi politikalarına (Ortadoks) dönme konusunda umutları da tüketti.

EN BÜYÜK SORUN CARİ AÇIK

Eylül 2021’de faiz indirimi ile başlayan ‘Yeni Ekonomi Model’i uygulamasında amaç dış ticaret açığını ve beraberinde enflasyonu düşürmekti. Sonuçta kendiliğinden düşeceği söylenen enflasyon 24 yılın en yüksek seviyesine çıkarken, 6 aylık dış ticaret açığı geçen yılın aynı döneminde yüzde 142.5 artışla 51.4 milyar dolara ulaştı. İstanbul Analytics dün yayınladığı raporunda, “Türkiye’yi bekleyen en büyük sorunlardan biri önümüzdeki 12 ayda 40-50 milyar dolar arasında seyretmesi beklenen cari açık. Bu dönemde turizm gelirleri en azamisinden 30 milyar dolara varır. Yani, yaz aylarında dahi cari denge artıya dönmez, TL üstündeki
baskılar devam eder” dedi. (Sözcü)