Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

TMMOB Kocaeli: Hiçbir şey eskisi gibi olmamalı

TMMOB Kocaeli, 3 Mart TMMOB İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında, “Depremin yaşandığı illerde kesintiye uğrasa da ülkemizde çalışma yaşamı, iş ilişkileri sürecektir. Ama iş kazası, iş cinayetleri, ölümler sürmemelidir, gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır” ifadelerine yer verdi.

TMMOB Kocaeli, 3 Mart

3 Mart TMMOB İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü nedeniyle TBMMOB Kocaeli, bugün İzmit Sabri Yalım Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Düzenlenen açıklamaya, sendika ve siyasi parti temsilcileri katıldı. TMMOB Kocaeli İKK Sekreteri Mehmet Ali Elma tarafından okunan açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Bugün 3 Mart 2023, 1992 yılında Zonguldak Kozlu’daki kömür madeni ocağında grizu patlaması sonucu 263 maden emekçisini kaybettiğimiz katliamın 31. yılı. 31 yıl önce yaşanan bu büyük acıya rağmen gerekli önlemler alınmadığı, gerekli düzenlemeler yapılmadığı için madenler can almaya, işyerleri çalışanların mezarı olmaya devam ediyor. Her yıl binlerce emekçi çalışırken hayatını kaybediyor.

“KADER PLANININ PARÇASI OLARAK İZAH EDİLEMEZ”

Yerleşim planlarının riskler gözetilerek yapılmaması, yapıların inşasında bilimsel-teknik şartlara uyulmaması, kentsel dönüşüm uygulamalarının deprem riskini ortadan kaldırmak için yapılmaması ve “imar barışı” gibi nedenler şehirlerimizin yerle bir olmasına neden olurken, acil durum ve afet yönetimindeki yetersizlikle felaketin boyutlarını daha da artırmıştır.  Birçok ülkede 7.7 ve 7.6’nın üzerinde büyüklükteki depremlerde çok az can kaybı olurken ülkemizde on binlerce can kaybı olması “kader planının parçası” olarak izah edilemez. Yer seçimi, projelendirme, yapım, denetim konularında bilim doğrultusunda davranılsa, bu boyutta bir yıkım ve can kaybıyla karşılaşmayacağımızı hepimiz biliyoruz.

“ENGELLER KOYAN DÜZENLEMELER”

Mevcut iktidarın neoliberal politikaları ve ranta dayalı uygulamaları doğa olaylarını felakete, işyerlerini işçi mezarlığına dönüştürüyor. Deprem karşısında sergilenen “kader planının parçası” yaklaşımı, iş cinayetlerinde de “Bunlar olağan şeyler, literatürde iş kazası diye bir olay var, bunun yapısında, fıtratında olan şeyler” biçimindeki anlayışın uzantısıdır. İşçi sağlığı ve güvenliği alanında “devrim” olarak nitelendirilerek 2013 yılında yürürlüğe konulan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çalışma yaşamını düzenleyen tek yasa değildir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı, ödünç işçiliği yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan işçi sağlığı ve iş güvenliğini işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan düzenlemelerdir.

“RİSK OLUŞTURMAKTADIR”

Deprem bölgesinde gece vardiyasında çalışan pek çok işçi ve hastanelerde çalışan çok sayıda sağlık emekçisi depreme işyerlerinde yakalanmış, yıkılan işyerleri ve hastaneler pek çok çalışanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Depremin hemen ardından işverenlerin, işyerlerindeki malları kurtarmak için işçileri işyerlerine sokması ya da çalışmaya zorlaması nedeniyle meydana gelen artçı depremlerde hayatını kaybeden işçiler olmuştur. Depremden etkilenen bölgelerdeki işyerlerinde risk değerlendirmesi yenilenmeden, işyerinin, ekipmanların, çalışma koşullarının uygun olduğu belirlenmeden çalışma yapılmamalıdır. İşçi eğitimleri yenilenmeli, İşçilerin “acil ve hayati tehlike durumunda çalışmaktan kaçınma hakkı” bulunduğu işçilere hatırlatılmalıdır. Deprem sonrası oluşan milyonlarca tonluk enkaz kaldırılmaya başlandı, enkaz kaldırma işlemi özellikle asbest nedeniyle hem bu işte çalışanlar hem de çevredekiler için risk oluşturmaktadır.

∙ Enkaz kaldırma çalışmaları eğitim almış, profesyonel ekipler tarafından yapılmalıdır.

∙ Aşırı toz çıkışının önlenmesi için sulama yapılmalı / ıslak çalışılmalıdır.

∙ Hafriyatların döküleceği yerler yaşam alanlarından uzakta ve toz dağılımı önlenecek biçimde belirlenmeli ve düzenlenmelidir.

∙ Hafriyat alanlarına giriş ve çıkışlar kontrollü olarak yapılmalıdır.

∙ Enkaz kaldırma ve hafriyat çalışmaları esnasında ortamda bulunanların ve çalışanların FFP2 ya da FFP3 tipi maske, gözlük ve tulum kullanması sağlanmalıdır.

“HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAMALI”

Depremin yaşandığı illerde kesintiye uğrasa da ülkemizde çalışma yaşamı, iş ilişkileri sürecektir. Ama iş kazası, iş cinayetleri, ölümler sürmemelidir, gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır. İş kazalarını ve işyerlerinde ölümleri durdurabilmek için sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmanın her çalışanın hakkı olduğu, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının öncelikle devletin ve işverenin görevi olduğu gerçeği çerçevesinde hareket edilmelidir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenleme ve denetleme yetkisi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitüye verilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.

“FACİALARA SON VERMEK MÜMKÜNDÜR”

Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan işçi sağlığı ve İş güvenliğini işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan yasa ve diğer düzenlemeler iptal edilmelidir. Gerçekleşen iş cinayetleri ve iş kazalarının büyük çoğunluğunun önlenebilir olduğu bilinmektedir. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlar ile göz göre göre “geliyorum” demekte olan facialara son vermek mümkündür. Bunun için önce insan hayatını ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.”