Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Türkiye’de deprem olabilecek 8-9 il ve ilçe var!

Türkiye’nin önemli deprem uzmanlarından Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Barış, “Ülkemiz bir deprem bölgesidir. Şu an büyük deprem olabilecek 8-9 tane il-ilçe bulunmaktadır. Bu bölgelerden ilk hangisinde deprem olacak bunu kesin olarak bilemiyoruz” dedi.

Türkiye’nin önemli deprem uzmanlarından

Ugur ENC min17 Ağustos Gölcük Depremi’nin 21. yıl dönümünde Bağımsız Kocaeli’ye konuşan Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Barış, depremlerle ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Barış, “Marmara Bölgesi’nde büyük bir deprem bekliyor musunuz?” gibi sorulara yanıt verdi. Dünya üzerinde depreme karşı hazır hiçbir ülke bulunmadığını ifade eden Barış, “Dünyada depreme karşı hazır hiçbir ülke bulunmamaktadır. Yapılan çalışmalar depremin zararını azaltan risk azaltma çalışmaları yapılarak olası can kayıplarının sayısı ve ekonomik kaybın az olmasına çalışılır. Bu açıdan bakıldığında da Türkiye’nin depreme hazır olmadığını kesinlikle söyleyebiliriz. Zarar azaltma ve hazırlık planlarının yapılarak tüm ülkeye yaygınlaştırılması ve bu çalışalar ve tatbikatların her kurum, okul ve kuruluşta ciddi şekilde uygulanarak sık sık ciddi tatbikatların yapılması gerekir. Depreme dirençli bir toplum olmanın diğer bir yolu da halkın bilinç düzeyinin yüksek olması ve tüm yapılan çalışmalarda paydaş olduğunu unutmamalıdır. Ayrıca, sanayi tesisleri, fabrikalar ve firmaların da deprem hazırlık ve zarar azaltma çalışmalarında roller ve sorumlulukları vardır” dedi.

DEPREME NASIL HAZIRLANACAĞIZ?

Depreme hazır olmak için yapılması gerekenleri de anlatan Barış, devletin ve vatandaşın yapması gerekenleri şöyle sıraladı: “Devletin görevi gerekli her türlü yasa, yönetmelik ve planlamaları kapsamı, yapılacak her türlü eğitim çalışmaların planlaması ve denetimde bulunması, depremle ilgili kurum ve kuruluşlarını güçlendirmesi gerekmektedir. 1999 Kocaeli Depreminden sonra yapılan birçok çalışmalar vardır. Örneğin riskli yapıların tespit ve riskli alanların tespiti, Yapı şartnamesinin güncellenmesi, AFAD ve UMKE gibi kuruluşların kurulması, Arama-Kurtarma birliklerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi ve Türkiye Afet Müdahale Planı’nın yürürlüğe girerek 2014 yılından itibaren illerde yaygınlaştırılması çalışmalarını sıralamak mümkündür. Ancak 2015 yılında Japonya’nın Sendai şehrinde ülkemizin de imzaladığı Sendai Çerçeve Anlaşması kapsamında yapılması gereken Zarar Azaltma ve Hazırlık Planlarının (Risk Azaltma Planları) henüz yayınlanmamış olması önemli bir eksikliktir.”

RİSK PLANLARI HAZIRLANMALI

Risk planlarının hazırlanması gerektiğini ifade eden Şerif Barış, sözlerine şöyle devam etti; “Olası bir depremde oluşacak can ve mal kayıplarını azaltmanın yolu risk planlarının yapılarak toplumun en küçük birimlerinde bile uygulanması gerekmektedir. Öte yandan unutulmaması gereken kural depreme hazırlık kişiden yani evden, işyerinden başlar. Kişi ve kurumların da depreme hazırlık ve zarar azaltma çalışmalarını evlerinde ve işyerlerinde yapması gerekir. Bu açıdan bakıldığında da bireyler bu tür hazırlıkların devlet tarafından yapılmasını beklemekte, kendi yapmaları gereken çalışmaları çok önemsememektedirler. Kişi, kurum ve devlet işbirliğiyle yapılacak bu çalışmalar oluşacak depremlerde can kaybı ve ekonomik kayıpları azaltmanın yegane yoludur”

BİNALAR DEPREME DAYANIKLI MI?

Türkiye’deki mevcut binaların büyük bölümünün depreme dayanaklı olmadığını ifade eden Barış, “Ülkemizde yapı stokunun tamamının depreme dayanıklı olduğunu söylemek mümkün değildir. Özellikle son günlerde meydana gelen depremlerde hasar gören ve yıkılan yapıların kırsal kesimlerde bulunan, hiçbir düzgün işçilik ve malzeme görmeyen kırsal konutlar ve ahırlara bakıldığında bu tür yapıların kesinlikle depreme karşı güvenli olduğunu söyleyemeyiz. Kentlerde yapılan bazı yapılar ise deprem yapı yönetmeliklerine uygun yapılmadığında, düzgün beton kullanılmaması, hatta kötü işçilik nedeniyle depremlerde zarar görmekte ve yıkılmaktadır” diye konuştu.

SABİTLENMEYEN EŞYALAR

Depremde insanların sabitlenmeyen eşyalar nedeniyle yaralandığını da belirten Barış, şu tavsiyelerde bulundu; “Depremde tüm binalar sarsılır ve sallanır. İnsanlar her sallanan binanın depremde yıkılacağını zannederler. Aslında tamamen göçen binaların oranı çok düşüktür ve geçmiş dönemlerde yapılmış deprem yapı şartnamelerine göre yapılmış binaların da 1999 Kocaeli depremi gibi büyük depremlerde bile ayakta kaldığını unutmamak gerekir. Binalar hasar görmese de, yıkılmasa da güçlü deprem sarsıntıları sırasında devrilen, kayan veya savrulan ev eşyaları, mobilyalar, beyaz eşya ile makine ve teçhizat gibi unsurların insanları yaraladığını ve öldürdüğünü unutmamak gerekir. İnsanların sadece depreme dayanıklı yapılarda kendilerinin depremden korunacağını düşünmemesi ve önlem almayı öğrenerek, depremler sırasında ve sonrasında nerede olurlarsa olsunlar doğru davranışları öğrenmeleri gerekir”

İSTANBUL’DA BÜYÜK DEPREM OLACAK MI?

Kocaeli ve İstanbul çevresinde büyük deprem beklentisine de açıklık getiren Şerif Barış, afet yaşanan bir bölgede afetlerin sürekli olarak tekrar ettiğini belirterek, “Doğada bir kural vardır. Tarih tekerrür eder. Nerede bir doğa olayı olduysa o olay tekrar edecektir. Nerede bir afet yaşanmışsa orada o afet tekrar edecek. Ülkemiz bulunduğu konum nedeniyle dünyanın en aktif deprem kuşağı olan Alp-Himalya Tetonik Kuşağı üzerinde bulunuyor. Binlerce yıldır yıkıcı depremler olmuş, bundan sonrada yıkıcı depremler olacaktır. Marmara Bölgesi de deprem potansiyeli yüksek bölgelerden birisidir” ifadelerini kullandı.

ÖNCÜ DEPREMLER ŞART DEĞİL

Büyük deprem öncesinde küçük deprem sayılarında artış olması gibi bir kural olmadığını anlatan Barış, “Ancak her deprem öncesi deprem olan bölgelerde küçük ve orta büyüklükteki deprem sayılarında mutlaka bir artış olmaz. Bir bölgenin deprem oluş düzenlerini bölgesel ve sık ağlarla çok uzun yıllar izlemek gerekir. Bu tür sık ve bölgesel ağ ülkemizde çok azdır. Bu deprem alanlarından elde edilecek küçük depremlerin dağılımından sonra bazı öngörülerde bulunulur. Bu kapsamda bir çalışmayı Kocaeli Üniversitesi olarak Bursa-Yalova ve İstanbul’u kapsayan Orta Marmara Bölgesi için yapıyoruz. Marmara Bölgesi’nde büyük deprem üretecek birçok fay parçası vardır ve yapılan tüm çalışmalar süre konusunda tartışmalar olsa da bu bölgede bir veya birden fazla hasar yapıcı bir depremin olacağı yönündedir. Depremin ne zaman olacağını kesin olarak söylemek henüz dünyada mümkün olmadığı için oluşabilecek depremlerden az etkilenmenin tek yolu bu tür depremlere hazır olmak ve zarar azaltma çalışmalarına hızlıca ve hep birlikte başlamamız gerekmektedir.” açıklamasında bulundu.

BÜYÜK DEPREM BEKLENEN İL VE İLÇELER VAR

Türkiye genelinde pek çok bölgede büyük deprem beklentisi olduğunu söyleyen Barış, şu ifadelere yer verdi; “Ülkemiz bir deprem bölgesidir. Şu an büyük deprem olabilecek 8-9 tane il-ilçe bulunmaktadır. Ben prensip olarak bu yerlerin isimlerinin verilmesini doğru bulmuyorum. Bunun nedeni öncelikle bu bölgelerden ilk hangisinde deprem olacak bunu kesin olarak bilemiyoruz. İkincisi ise yapılan öngörülerde oluşacak depremin zamanını bilemediğimiz için o bölgede büyük bir deprem olacak söylemi o bölgede yaşayan insanları tedirgin etmekte, insanların psikolojilerini ve ekonomilerini kötü etkilemektedir. Ayrıca depreme mutlaka yaşadığınız ev veya şehirde yakalanacaksınız diye bir kural yok. Seyahatte, tatilde veya başka bir yerde depremi yaşayabilirsiniz. Önemli olan depremin nerede, hangi büyüklükte olduğu değil; bir deprem sırası ve sonrasında doğru davranışları bilir ve ailenizle bir afet ev acil durum planı yaparsanız depremden çok daha az etkilenerek hayatta kalmanız ve sevdiklerinizle geç de olsa buluşmanız mümkündür.”

DEPREMLER BİRBİRİNİ TETİKLİYOR MU?

Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatan Barış, olası depremi şu sözlerle yorumladı; “Son 120 yılda ülkemizde her yıl ortalama 59 tane 4 ve 4 ten büyük deprem; 9 tane de 5 ve 5’ten büyük deprem olmaktadır. Her 13 ayda bir tane aletsel büyüklüğü 6 ve 6’dan büyük bir deprem; ortalama her 6.5 yılda da aletsel büyüklüğü 7 ve 7’den büyük çok yıkıcı depremler olduğunu unutmayınız” dedi. Farklı bölgelerde meydana gelen depremlerin birbirini tetiklemesiyle ilgili de konuşan Şerif Barış, “Deprem tetiklemesi dünyada sürekli araştırması yapılan konulardan birisidir. Son yıllarda gerilme transferi yöntemi ile oluşan bir depremde açığa çıkan gerilimlerin bir bölümü kırılan fayın her iki ucundaki bölgelere aktarıldığı bilinmektedir. Ancak bu gerilim transferi ve uzak depremlerin birbirini tetiklediği teoremi henüz kanıtlanmış değildir. Uzak depremlerin bölgedeki depremi tetiklediğine dönük henüz yeterince bulgu yoktur. Depremler yeraltının derinliklerinde olduğu için henüz o bölgelere erişebilecek cihazlar ve o derinliklerden alınan ölçümler mevcut değildir. Yapılan ölçümler yer yüzü veya en fazla çok nadir olarak da 1-2 km derinliğindeki sondajlara yerleştirilen cihazlarla yapılmakta, deprem odağındaki tüm süreçleri bilememekteyiz. Bu konuda yoğun çalışmalar dünyada da devam etmektedir”

KAOSU ÖNLEMEK LAZIM

Vatandaşların en çok yaşanan kaos nedeniyle yaralandığını belirten Barış, “Depreme hazırlık her boyutu içermektedir” diyerek açıklamalarına şöyle devam etti: “Olası büyük bir depremde yaşanacak bina yıkımları, trafik kazaları ve insanların panikle davranmaları büyük bir kargaşa yaratacaktır. Aynı zamanda arama-kurtarma, ilkyardım ve yangın söndürme gibi basit ama hayat kurtaracak ilk müdahaleci kapasitesinin yetersiz olması enkaz altında kalanlara, yaralılara yapılacak müdahalelerde gecikmelerin yaşanmasına sebep olabilecektir. İstanbul gibi çok kalabalık şehirlerde yaşanabilecek depremlerde kaosun ve karmaşanın deprem müdahale ve can kurtarma faaliyetlerinde aksamalara yol açabileceği endişesi taşımaktayım. O nedenle deprem hazırlık ve zararı azaltma çalışmalarının toplumun tüm kesimlerince yaygınlaştırılması, depreme dirençli bir toplum olabilmek için gerek gönüllülerin gerekse tüm insanların deprem hakkında yapılması gerekenler konusunda eğitim alarak doğru davranışları öğrenmeleri gerekir.”

PANİKLE YARALANDILAR

2012 yılında meydana gelen Silivri depreminde vatandaşların büyük bölümünün panik nedeniyle yaralandığını belirten Şerif Barış, sözlerine şöyle noktaladı; “26 Eylül 2012 tarihinde yaşanan Silivri depreminde yaralanan vatandaşlar depremden dolayı değil, oluşan panik ve korku nedeniyle yaralanmıştır. Ne demek istediğimi açıklamam gerekirse bu insanlar depremden dolayı oluşan bina çökmeleri veya yıkılmaları sonucu değil tamamen kendileri depremden kaçarken düşme, atlama veya başlarına bazı beton parçaları ve eşyaların düşmesi sonucu yaralanmıştır. Öte yandan bazı okullar tatil edilerek veliler okullara çağırılmış ve hatta bazı işyerleri tatil ilan ederek çalışanlarına izin vermişlerdir. Bu tür davranışlar trafik kilitlenmesine yol açmış ve depremle birlikte herkes telefonlara sarılarak sevdiklerinden haber almak istemiş ve oluşan yoğunluk nedeniyle iletişimde uzun süren kesintiler meydana gelmiştir. Benzer durumların daha da kötü halinin yaşanmaması için deprem bilinci eğitimlerinin hızlıca yaygınlaştırılması çok önemlidir. Yapılan eğitimlerin de sık sık ev, işyeri ve okullarda kısa tatbikatlara uygulanacak hayata geçirilmesi gerekir. Deprem konusunda yapılacakları dinlemek, videolardan izlemek yeterli değildir. Bunları uygulamak, sık sık tekrar etmek ancak bu bilgilerin kalıcı ve hayat kurtarıcı olmasını sağlar. Aksi halde büyük bir sarsıntı sırasında oluşan şok, korku ve panikle öğrenilen bu bilgiler unutularak rasgele davranışa dönüşür. Depremde hayatta kalmak mümkündür ve bunun tek yol deprem bilincinin artırılması ve yapılacak hazırlıklar ile tatbikatlardır.”