Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Kocaeli’de 7 büyüklüğünde depremde nereler yıkılabilir? Gençtürk değerlendirdi

Kocaeli İnşaat Mühendisleri Odası Kurucu Başkanı Keramettin Gençtürk, 1999 depreminin ardından adından sıkça bahsedilen bir mühendis. Gençtürk, Kocaeli’de olası 7 veya daha büyük depremin nerelerde yıkıcı etkisi olabileceği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Kocaeli İnşaat Mühendisleri Odası

Nazim Ozgun Erbulan 1Kahramanmaraş merkezli meydana gelen iki depremde binlerce insan hayatını kaybetti. Depremde eski yapıların yanında yeni yapılan binalar da çöktü. Binaları yapan çok sayıda müteahhit gözaltına alınmasının ardından tutuklandı ancak inceleme yapan hem avukatlar hem de siyasiler söz konusu binalara onay veren kurumların da yargılanmasını talep etti.

Kocaeli’de büyük bir yıkıma yol açan 1999 depreminde yaptığı binaların neredeyse hiç zarar görmemesiyle gündeme gelen İnşaat Mühendisi ve İnşaat Mühendisleri Odası Kocaeli Şubesi Kurucu Başkanı Keramettin Gençtürk ile hem o dönemi hem de büyük yıkımlara yol açan Kahramanmaraş depremini konuştuk. Gençtürk, hem yıkılan binalardaki yanlışları, hem çok fazla can ve mal kaybının sebeplerini hem de yapılması gerekenleri Bağımsız Kocaeli’ye anlattı.

“KOCAELİ DEPREMİNDEN 2 BUÇUK KAT FAZLA”

Keramettin Gencturk 1Kocaeli depremiyle Maraş depremleri arasında nasıl bir fark var?

Deprem, büyük bir deprem. Kocaeli depremini yaşadım. Kocaeli depreminin hem alan açısından, hem yıkılan bina açısından hem de insan açısından 2 buçuk katı kadar. Çok kötü bir tablo ile karşı karşıyayız. Türkiye bunu aşar diye düşünüyorum. Türk insanı çok büyük dayanışma içerisinde. Büyük bir ders oldu. Tabi kaçıncı ders. Düzce depreminden sonra sosyal medyada ironi yaptım ‘şu depremleri seviyorum’ diye. 6 büyüklüğünün altındaki depremleri seviyorum, 6 ayda bir gündeme getiriyorum, ehemmiyetini, önemini karşılamak açısından bize tokat atıyor dedim ama bu fazla tokat oldu; tokat değil yumruk oldu. Tokadın üzerine geçti.

“HEM VATANDAŞTAN PARA ALDIN HEM DE CANINI ALDIN”

(Gözleri olarak) Çok kötü oldu. 99 depremini yaşadım. İnsanlar feryat ediyordu ama kızıyorum da biliyor musun? Hükümetlere kızıyorum. Ya kardeşim 99’dan 23 sene geçti sonrasında Van’ı, Düzce’yi, Malatya’yı, İzmir’i yaşadık akıllanmadık ya. Gittik burada öldük ya. İmar barışı diye saçma sapan bir şey yaptık. Sakat binayı affettik ya. “Sakat binanın yıkılması halinde sorumluluk yapı sahibine aittir” diyor. Böyle bir şey olabilir mi? “Ben affediyorum yapınızı, sorumluluk yapı sahibine aittir” diye madde var. Böyle bir şey olabilir mi? Hem vatandaştan para aldın hem de canını aldın ya. Bu olamaz. Buna isyan ediyorum.

“2000’DEN ÖNCE YAPILAN BİNALAR RİSKLİ, VALİLİK BİNASI DA RİSKLİ”

Bir de bunu meslek açısından da buna yakın olduğum, deneyim açısından geçmiş deneyimlerim nedeniyle daha fazla anlıyorum. Çünkü ben bunun yumruğunu yiyen adamım, o yüzden daha da kızıyorum. 2000 yılından önce yapılan binalar büyük oranda riskli. TBMM, Kocaeli Valilik binası dahil riskli. 2000 yılında yapılan yapılar da riskli çünkü 1998 yönetmeliğine göre yapıldı. 2000-2007 yılları arası az riskli, 2007, 2023 yılları arasındaki yapılar ise iyi.

“6 BİN 500 BİNA YAPTIM, TAMAMI AYAKTA”

99 depreminden önce yaptığınız hiçbir binanın yıkılmadığı söyleniyor. Kaç bina yaptınız?

Ben 44 yıllık mühendisim. 70 yaşını geçtim. Hem proje hem inşaat olarak bundan 10 sene önce yapmıştım istatistik. 10 sene önceki istatistike göre 6 bin 500 binanın proje ve inşaatını yapmışım. Yani projesini yapmışım ya da inşaatını yapmışım, güçlendirmesini yapmışım. 6 bin 500. 99 depreminde çok önemli aktif fayın olduğu yerde binalarım ayakta geçirdi. SSK’nın İzmit tarafındaki Merve Apartmanı 9 katlı. SSK binası orta hasar gördü, yanındaki Balaban Sitesi orta hasar gördü, benden sonrasının hepsi ağır hasar gördü ve yıkıldı. Ta benzin istasyonuna kadar. Merve Apartmanı’nın tam karşısında hakim ve savcılar oturuyordu.  O bina da yıkıldı; birçok insan kaybettik. SEKA sitelerine kadar hepsi yıkıldı, yeniden yapıldı. Tamamı yeni.

“YIKILSA ZATEN SİCİLİM BOZULUR, ODA BAŞKANIYDIM, AYIP OLUR”

60 Evler’de Yavuz Sultan Mahallesi’nde 1000 civarı bina yaptım. Benim binalarımın etrafı büyük oranda hasar aldı. Benim binalarım depremi normal geçirdi. 100 ve 150’lik sitelerle biz hasarsız atlattık. Ayrıca projesini çizmiş olduğum binaların tamamında da pozitif durum var. Yıkılsa zaten sicilim bozulur. Ben o zaman depremde oba başkanıydım. 98,99,2000, 2001’de kurucu oda başkanıydım. Bir de ayıp olur. Oda başkanısın, inşaatçısın, senin binanda hasar var. Sokağa çıkamazsın. Oda başkanlığım, odaklanışım, binaların hasar görmemesi beni gündeme getirdi. 99 depreminde ister istemez insanlar bana başvurdu ve benden binaların sağlamlık düzeyinin tespitini ve güçlendirme istedi. Ben o zaman 3 binin üzerinde güçlendirme projesi ya da inşaatı yaptım.

“ÖZÜR DİLERİZ DİYE YANIMA GELDİLER”

Sizin binanızda oturan insanlar depremden sonra gelip teşekkür etti mi?

Anılarım çok. Ağlatan şeyler oldu. 100 dairenin üzerinde bir inşaatımda yapı sahipleriyle ekonomik bir sıkıntı yaşanmıştı. Asansör bedellerini unutmuştum, bedelini istedim. Tabi onlar haklı olarak “şimdi mi istenir” dedi. İşim çoktu, unuttum. Öyle bir sıkıntı yaşamıştık o dönem. Depremden sonra ‘kusura bakma, özür dileriz’ diye geldiler yanıma. Bir sarılma düzeyine kadar, tabi müthiş etkilemişti beni. Depremde ayakta mı diye gittim binaya. Çok yer vardı. İkinci ya da üçüncü gün gittim. Diğerlerinde araçtan inmeden ayakta mı diye baktım ama o bina büyük olduğu için ve binanın önünde kalabalık gördüğüm için arabadan inip baktım. Binanın hemen karşısı, hemen arkası yıkılmıştı. Beni tanrı seviyor ya. Üç tarafı yıkılmış ya. Burada bir bina yıkılıyor, benim balkonum kırılıyor. O binaya orta hasar yazdılar, güçlendirme yaptık. Ben birçok ile gidiyorum. Son depremden sonra telefon edip ‘benim binaya bir bak’ diyen en az 30 kişi aradı.

“MUSEVİ İNŞAAT MÜHENDİSİNDEN BİR ŞEYLER KAPMIŞIM”

Niye sizin binalarınız yıkılmıyor, hasar almıyor?

Ben, Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi yeni adıyla Yıldız Teknik Üniversitesi mezunuyum. Ben gece öğrencisiydim. Ben gündüzleri bir mimarlık ofisinde çalıştım. Ofisteki komşumuz bir Musevi idi. Albert Kurtalan diye bir inşaat mühendisi vardı. Toprağı bol olsun. Orada 6 yıl çalıştım mimarlık ofisinde. 5 yıl okul dönemi, 1 yıl da fazladan çalıştım. Farkına varmadan okul eğitimim dışında, çok pratik, çok önemli, çok derin bir şeyler kapmışım. Ofislerimiz yan yanaydı. Bir ofiste çiziyorduk diğer ofiste de çalışıyorduk; elle yapıyorduk hesapları. Ben onu ne zaman anladım biliyor musunuz? Esasında kitaplarda var bunlar ama öne çıkartmak önemli. O Albert Kurtalan beni 6 yıl içerisinde şekillendirmiş. Bana bir şeyler vermiş ki ben hayatımda öyle yapmışım.

“BİNALARIN YIKILMASINA SEBEP OLAN ŞEYLERİN BİRİSİ DE BUYDU”

Örnek veriyorum “Bu kolonlar asker mi bunlar, tek sıralı koymuşsun’ diyordu. Ne demek istiyordu biliyor musun? Taşıyıcı sistemdeki kolonları asker gibi tek sıraya dizemezsin. Bunu ağırlık ve kütle merkezini düşünerek koyacaksın. Birbirlerini karşılayacak şekilde koyacaksın. Bu bir vurgu, öne çıkartma. Yeni eğitim gören arkadaşlarımız ne derece kavrıyor bilmiyorum ama şimdikiler iyi yetişiyor. Albert Kurtalan’ın bana söylediği şeyi hayatımda yaşama geçirdim. ‘Bir tasarım, projelendirme yaparken asker gibi dizme kolonları yan yana’ diyor. Binaların yıkılmasına sebep olan şeylerin birisi de buydu; doğru tasarım, simetrik tasarım, yükü karşılayacak eleman koymak anlayışı Albert Kurtalan tarafından bana verilmiş ve farkına varmadan bana verilmiş.

“BU BENİ DOĞRU TASARIM YAPMAYA YÖNLENDİRMİŞ”

Kısa kolon diye bir şey var. Yani “binaların kolonlarında kesme gücünü azaltan, yok eden sistem kullanacaksın. Merdivenler, bodrumların sus basmanlarını, ara katları kısa kolona sebep olmayacak şekilde düzenleyeceksin” diyor. Zeminle ilgili, toprakla ilgili ekonomik olsun diye farklı çözümler yaparlardı; o zaman o vardı halen de var. Farklı farklı çözümler yaparlardı bir projede. Albert Kurtalan derdi ki ‘tek bir sistem’. ‘Bir temelde bir bölümü tekil bir bölümü radyal yapmayacaksın hepsini aynı sistemde yapacaksın’ derdi. Bu parametreleri ben farkında varmadan yaşamımda uygulamışım. Bu beni doğru tasarım yapmaya yönlendirmiş.

“ÜÇÜNCÜ SUÇ MÜTEAHHİTTİN”

Benim bundan ötürü geliştirdiğim bir teori var. Doğru tasarım, iyi işçilik, kaliteli malzeme. Tasarım mühendise, mimarlara aittir. İkinci sıra işçilere aittir, üçüncü sırada müteahhitte aittir. Binanın yıkılmasında sorumluluk sıralaması birinci sırada mimar-mühendise, ikinci sırada işçiye, üçüncü sırada müteahhitte aittir. Toplumda bir algı var ya, algıyı değiştiriyorum. ‘Hırsız müteahhit’ algısı var. Hırsız müteahhittin sırası üçüncü sıra. Ben boş boş konuşmuyorum. 74 yaşındayım, 44 yıllık mühendisim. Belli bir bilgiye dayanarak, iddialı konuşuyorum. Birinci suç mühendisin, tasarımı doğru yapması lazım. İkinci suç işçilik, üçüncü suç müteahhittin malzeme. Mühendis, işçi, müteahhit ‘ben doğru yaptım’ diyebilir. İşte dördüncü suç da denetim.

“HAKİM BUNU SORGULAMALI”

Yeni bir örnek vereceğim. Sosyal medyada çok yayınlandı. Bir rezidans yıkıldı depremde. Temeliyle yattı. Zemin etüdü yapan insan “ya burada sıvılaşma yok” dedi. Kabahat zemin etütçüde. Ya da “var” dedi. Var demesine rağmen ona göre yapmadıysa suç inşaat mühendisinde. Sıvılaşma varken yazmamışsa zemin etütçüde kusur. Vardı da göz ardı ettiyse inşaat mühendisinde. Bunun böyle olmasına rağmen görmeyen denetçide kusur aranması lazım. Bunu doğrudan müteahhitte yüklersen müteahhit de der ki “Ben bilmem. Ben projesine göre yaptım.” Kabahat kimin? Çok haksızlık da yapılabilir. Hakim bunu sorgulama. Hakim bunu doğru bir bilir kişiye sormalı. Zemin etüdünde sıvılaşma vardı da yapmamış mı? Yazmış da inşaat mühendisi bakmamış mı? Çok hassas. Hakimin doğru karar vermesi için bilir kişinin doğru bir araştırma yapması lazım. Öyle bir durum var.

“MÜTEAHHİT ÇALMAKLA İLGİLİDİR”

Proje doğru, inşaat işçiliği doğru, malzemeyi çalmış mı? Müteahhit çalmakla ilgilidir. Demiri, betonu eksik mi kullanmış? Böyle bir algı var müteahhitle ilgili. Algı yanlış ya. Demiri, betonu doğru kullanmış, işçilik doğru yapılmış ama bina yayılmış. Buradaki suç unsurunun yayılması lazım. Her şey doğru, yıkılmış.

“2019 YÖNETMELİĞİ 1 BUÇUK SENELİK ÇALIŞMAYLA YAZILDI”

2019 yılında çıkan deprem yönetmeliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şevket Özden var Kocaeli Üniversitesi’nde de hocalık yaptı. Geçen gün televizyonda röportaj verdi. Çok doğru bir şey söyledi: “2019 deprem yönetmeliği yazarken ben de vardım, belli bir büyüklükteki depreme göre oluşturduk. Büyüklüğü 7, 7,4 olan depreme göre oluşturduk. Buna göre parametreleri belirledik. Buna göre öngördük” dedi. Bu kitabı 70-80 kişi bir buçuk sene çalışmayla yazdı. Geçmişte 5 tane daha yönetmelik var. 1975, 1978, 1989, 2007 ve 2019’da çıktı. “Öngördüğümüzden fazla şiddet var” diyor hoca. O zaman ne oldu? Diyelim ki bir vatandaş Malatya’da bir bina yapmış, her şeye uygun ama tasarım eski yönetmeliğe göre. Nasıl olacak şimdi? Kim suçlu?

“ÇOK ÇARPICI OLSUN DİYE SÖYLÜYORUM: ÜÇ KERE BETON KALİTESİNİ DEĞİŞTİRMİŞİZ”

O zaman sizin teorinize göre yönetmeliği oluşturanlarda başlıyor iş?

Tabi ama onlarda da kabahat yok. “O günkü koşullar öyleydi” diyor. Depremin büyüklüğünü bilmiyor ki kimse. 75’ten beri yapılmış yönetmelik. Depremin ana şeması belli, araya ilaveler yapılmış.  Çok çarpıcı olsun diye söylüyorum betonun kalite değeri 98’den önce C16 idi, 98’de C20, 2019’da C25 oldu. Üç kere beton kalitesini değiştirmişiz. Deprem bölgesi olmayan Almanya’da kurulduğu tarihten beri C30. Biz 1975 yılında C16’yı kabul etmişiz, zamanla değiştirmişiz. Almanya’da C30. Neden 30 yapmadınız dediğimiz zaman ‘ekonomik, pahalı’ diyorlar. Şevket Özden ‘C30 tartışıldı, en son C25’e karar verildi’ diyor. Pahalı değil. Metreküpte 20 lira civarı fark var. Mutfağı yapma, taşıyıcı sistemi yap. Kadınlar mutfak, erkekler dış cepheye bakardı eskiden. Hiç kimse ‘taşıyıcı sistem sağlam olsun’ demiyordu.

“SAĞLAM ZEMİNLER VARKEN FAY HATTI ÜZERİNE YAPMANIN ANLAMI YOK”

Kocaeli’de olası 7 büyüklüğünde depremde yıkılmasını beklediğiniz yerler var mı?

Ben hat olarak söyleyeceğim. Kuzey Anadolu Fay Hattı var buradan geçen. Şu andaki deprem bölgesi Güney Anadolu Fay Hattı. Geliyor çatallaşıyor oradan. Kuzey Anadolu Fay Hattı yakın olarak Bolu, Düzce, Sakarya, Kocaeli’den geçiyor. Saroz Körfezi’ne kadar gidiyor. Sakarya’dan denizin dik tarafından geçiyor. Denizin etkisiyle karşıya vuran yerler de var. İzmit’e girişte de kılcal damarlar var. Ana damar Sapanca çıkışlı Karamürsel batışlı güzergahtan geçiyor. Ortamızdaki denizin karşısına denk gelen sahil bandı var. Yerlerin neresi olduğunu devlet demeli. Oraya izin verilmemeli, yapılaşma, genişleme izin verilmemeli. Orası mevcudu muhafaza etmeli, daha ileriye dönük yapmamalı. Devlet bunu yapmalı. Daha sağlam zeminler varken aktif fay hattı üzerine yapmanın bir anlamı yok ki. Devlet buna izin vermemeli. Seyrekleştirmeli. Bütün sıkıntı bu.

Ben belediye meclis üyeliği yaptım 35 sene önce. ANAPLI bir meclis üyesi arkadaşımız Şirintepe’de bir heyelan bölgesi var, tartışıyoruz. Yapılaşma yasağı getiriyoruz. ANAPLI meclis üyesi ‘heyelan bölgesini kaldıralım’ dedi. ‘Kuzey Anadolu Fay Hattı’nı kaldıralım’. Olabilir mi böyle bir şey?

“GÜÇLENDİRME EKONOMİK DEĞİLSE YIKILMALI”

Kocaeli’de olabilecek büyük bir depremde kesin yıkılacak denilen yerler var. Oralar bu kadar dillendirilirken neden herhangi bir çalışma yapılmıyor? Örneğin İzmit Atatürk Bulvarı.

Siyasi irade kullanılması lazım. Siyasi irade bu depremle ilgili konularda kullanmıyor. Siyasi irade affediyor bunları ya. İmar affı çıkarıyor. Kardeşim, bırakın bu hikayeleri diyorum ya. Aktif fay hattı üzerindeki yapılar tespit edilmeli. Bu yapılar güçlendirilmeli. Güçlendirme ekonomik değilse yıkılmalı, başka yere taşınmalı, yeniden yapılmalı. Bunun parasını da devlet 10 yıllık program içerisinde programlamalı, 20 yıllık ödeme içerisine yaymalı. Ben bu rakamları bilerek söylüyorum. Türkiye ekonomisini bilerek söylüyorum. Devlet, bütün binaları tespit etmeli. Buna performans analizi denir. Bu analize göre riskli bölgede ise ya güçlendirmeli ya da yıkıp başka yere taşımalı. Bunu programlamalı.

“ÖNCELİĞİN KÖRPÜ DEĞİL, KANAL DEĞİL”

Devletsin sen. TOKİ ile yapıyorsun. Türkiye’nin deprem bölgesi olduğunu insanlar anlamalı. Her 6 ayda bir, 2 senede bir, 10 senede bir büyüklüğü 3’ten, 6’dan başlayan depremler olacak. Japonya’da adam kıpırdamıyor. Bilgisayarında çalışmaya devam ediyor. Neden çözmüş kardeşim. Şov yapmayacaksın ya, gösteriş yapmayacaksın. Önceliğin köprü değil, İstanbul kanalı lazım değil, şehir hastanesi, havaalanı lazım değil. Lazım değil kardeşim. İstanbul Havaalanı’nın lazımlığını anlatabilir misiniz bana? Sadece bir adamın kaprisinden, büyüklük hırsından, kompleksinden kaynaklanan tercih ya.