Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
blank
Uğur Enç

CHP

Haftasonu yurtdışına çıkmam gerekti.

Birkaç gündür gündemden uzak kaldım.

Şimdi bir iki kaçırdığım konuyu değerlendireyim istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kocaeli İl Örgütü haftasonu olağan kongresini gerçekleştirdi.

Kongrede neredeyse tek aday vardı.

Bülent Sarı’nın karşısında güçlü bir rakip yoktu.

Uğraş Çiftçi son dakika aday olmuş, örgütlerle çok bağı olmayan bir isimdi.

Malum Mehmet Ümit Küçükkaya epey bir zemin yoklamış, çalışma yapmıştı.

Son dakika adaylıktan çekildi.

Bülent Sarı’nın güle oynaya il başkanı olacağı belliydi.

Fakat öyle olmadı.

Kongrede büyük krizler yaşandı.

*

CHP’nin tek adaylı kongrede dahi bu kadar sorun yaşaması akıl alır gibi değil.

Zaten partide umutlar yerle bir olmuş.

Büyük bir seçmen kitlesi CHP’den elini ayağın kesmiş durumda.

Bu durum CHP’nin örgüt olarak da bir arada kalmasına engel oldu.

Kurultay listesinde kriz yaşandı.

İzmit ilçe listelerden çekildi.

*

Kongreye katılmadım ancak kiminle konuşsam salondaki atmosferin mevcut yönetimin aleyhinde olduğunu söyledi.

“Küçükkaya adaylıktan çekilmeseydi seçimi alabilirdi” diye kaç kişi yorum yaptı sayamadım.

Tepkilerin bir bölümü Bülent Sarı’ya ancak büyük bir bölümü Harun Yıldızlı’ya.

Haydar Akar’ın kurultay delegesi yazılmasına tepki var.

Bir önceki verilen sözlerin tutulmadığını söyleyenler var.

Çok irdelemeye gerek yok.

CHP’lilerin adeta çamur güreşi yapıyorlar.

Kim ayağa kalksa pat biri çekiyor yere çalıyor.

Kendi kendilerine debeleniyorlar.

Mayıs seçimlerinden önce biraz olsun bir ‘güç’ imajı çizmişlerdi.

İktidara alternatif olabilecekleri düşünülüyordu.

O düşünce seçimle birlikte yerle bir oldu.

Seçimden sonraki gelişmeler ise vatandaşa neredeyse ‘iyi ki kazanmamışlar’ dedirtti.

*

Peki bugün CHP’den ne olur?

Aslında bugün genel anlamda ülke muhalefetinden ne olur sorusunu cevaplamak lazım?

Seçim ikinci tura kalınca bir yaz yazmıştım.

Sadece beni değil, vatandaşın da genel halini anlatıyordu aslında.

Kimsenin umudu kalmadı.

Muhalefet insanın içindeki umudu da öldürdü.

Kemal Kılıçdaroğlu koltuğuna yapıştı, bırakmıyor.

Seçim döneminde aşırı sağcılarla gizli kapaklı protokoller imzalayan, kendisine verilen oylarla edilecek bakanlıkları sırf kendi iktidarı için adeta protokollerle satışa çıkaran, türlü entrikaların içerisinde yer alan Kılıçdaroğlu eskisi gibi güvenilir değil.

Sakin güç değil.

Kapkaranlık bir tablo olarak muhalefetin üzerine çökmüş durumda.

Ana muhalefetteki bu durum ülke genelinde de muhalefet adına umudun kırılmasına yol açıyor.

İktidar karşıtı düşünenler bu umutsuzluk içerisinde içine kapanıyor, kabuğuna çekiliyor.

Alternatif aramaktan vazgeçiyor.

*

Şahsi olarak benim için Cumhuriyet Halk Partisi’nin Saadet Partisi kadar değeri kalmadı.

Gazetelerde sayfalar hazırlanırken partilerin okuyucu kitleleri düşünülür.

Bu sebeple Saadet Partisi gibi az oy alan partilere daha az yer ayrılır.

Benim zihnimde de muhalefetin yeri bu kadar.

Eskiden olsa CHP il kongresinin olduğu güne asla bir seyahat planlayamazdım.

Yakından takip ederdim.

Kulis bilgilerini edinmek için sürekli CHP’li arkadaşlarımla yemek yer, sürekli telefon trafiğine girerdim.

Şimdi CHP’li dostlarımla aylardır görüşmüyorum.

İlgilenmiyorum çünkü siyasetle.

Benim derdim bu kent.

Benim derdim bu kentin insanı, emekçisi.

*

Seçim ikinci tura kalınca siyasete bakışımı özetlemiştim.

CHP İl Kongresi’ne de, kongrede yaşananlara da aynen aşağıdaki satırlarda yer aldığı gibi bakıyorum;

“Elbette gazeteciliğe devam.

Elbette halk adına yazmaya, halkın hakkını aramaya devam.

Ancak ulusal düşünmek yok.

Ben yerelimi bilirim, yerelimi düşünürüm.

Bu kent için yaşıyorum.

Bu kent için yazıyorum.

Bugüne kadar insan yanım da ağır basıyordu.

İnsani olarak daha iyi bir ülke hayal ediyordum.

Ülke adına hiçbir umudum kalmadı.

Ancak daha iyi bir Kocaeli mümkün.

Bunun için çalışmaktan başka bir şey gelmez elimden.

Benden bu kadar…

*

Hiçbir siyasi partiye üye değilim.

Hiçbir siyasi partinin dostu değilim.

Bu saatten sonra hiçbir siyasi partinin düşmanı da değilim.

Bunun adı boyun eğmekse, çoğunluğun demokrasisine boyun eğiyorum ben.

Ülke halkının çoğunluğu mevcut durumu normal kabul ediyorsa, ben de ediyorum.

Fakat benim derdim var.

Bu kentin bir yurttaşı olarak derdim var.

Bu kentin çevresini katletmek isteyenlere karşı duracağım.

Bu kenti kağıt üzerindeki imar değişiklikleri ile betona boğmak isteyenlere karşı duracağım.

Kamu imkanlarını kendi yandaşlarına peşkeş çekenleri ifşa edeceğim.

Vatandaşın hakkının peşinden koşacağım.

Kent adına faydalı ne varsa yanında duracağım.

Kent halkına rağmen adım atılmasını engellemek için çabalayacağım.

*

Siyaset benim için uzun süredir can çekişiyordu.

14 Mayıs itibariyle öldü.

Kendini anlatmak isteyen bir siyasi olursa gelsin, buyursun kapımız açık.

Ancak hiçbir siyasi benden dostluk beklemesin.

Ben bu kentin dostuyum.

Ben bu kentlinin dostuyum.

Tek önceliğim Kocaeli.

Başka da bir önceliğim yok.

Kent adına gazetecilik yapacak, kent adına yazacağım.

Gayrısı zerrece umurumda değil.”

Hürriyet’in yazılmaması ayıp değil!

CHP İl Kongresi’nde İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet kurultay delegesi yazılmadı.

Vay efendim tek belediye başkanıymış da, yazılmaması ayıp olmuş da…

Bir sürü paylaşıma denk geldim, yazı okudum.

Hayır efendim, öyle değil.

Fatma Kaplan Hürriyet ve Bülent Sarı’nın da içerisinde yer aldığı örgüt yapısı kavgalı.

Uzun süredir yarış halindeler.

Kim kazanırsa karşı tarafı çizecekti.

Bülent Sarı kazandı, Hürriyet’i çizdi.

Parti içerisinde taraf olduysanız sonucuna da katlanacaksınız.

Kazanmak kadar kaybetmek de var.

Harun Yıldızlı milletvekili olmasın diye çok çaba sarf edilmişti.

Genel merkeze dosyalar, genel başkan yardımlarına telefonlar…

Başarılı olunsaydı bugün tablo çok farklı olabilirdi.

Ancak başarısız olundu.

Yıldızlı vekil oldu.

Yetmedi kongrelerden zaferle çıktı.

Kışı çok rahat atlattı, yediği ayazı da bir kenara not etmiş olacak ki Hürriyet bugün kurultay delegesi listesinde yer almadı…

Hakan Tanta

2014 yılında ilk defa belediye başkan aday adayı olacağını söylediğinde ‘hata yapıyorsun’ dedim.

Yeni tekne almıştı.

‘Ne işin var abi siyasette, git teknende geçir o güzel vakitlerini’ dedim.

Dinlemedi.

2019 seçimlerinde meclis üyesi oldu.

Belediye başkan vekili oldu.

Siyaseti bırakması gerektiğini sürekli tekrarlayıp teknesini hatırlattım.

Yaşayacağı güzel hayatı anlattım.

Dinlemedi.

Etrafındakiler gibi hiç gazlamadım.

Hayatı yaşamayı iyi bilir o, o hayatı yaşamasını istedim sadece.

Büyük ölçüde feragat etti hayatından, siyaset için çırpındı.

İzmit’in iyi yönetilmesini istedi.

Siyaseti gerçekten halk için yapan çok ama çok ender isimlerdendi.

En ufak bir kar elde etmedi siyasetten.

Muayenehanesini erken kapattı.

Parasından oldu.

Zamanından oldu.

Ailesinden, tatillerinden çaldığı zamanı siyasete harcadı.

Peki sonra ne oldu?

Bu kent adına attığı çok önemli bir adımda siyaset çıktı karşısına dikildi.

*

Hakan Tanta Orhaniye köyündeki projesini birkaç yıl önce heyecanla anlatmıştı bana.

Aradan geçen zamanda sürekli önüne engeller çıkartıldı.

Kimse bilmez, kimseye de anlatmaz.

SEDAŞ’ından Anıtlar Kurulu’na kadar kılı kırk yardı bütün kurumlar.

Her türlü engellemeye direndi.

Bir Ak Partili’nin 2 haftada çözeceği işi yıllar boyunca uğraşarak bütün hukuki yolları aşındırarak çözebildi ancak.

Tatildeyken okudum, çok üzüldüm.

Ormanlık alan kiralama ihalesine girmiş, alının akıyla kazanmıştı.

Yine siyaset kapkara bir karabasan gibi dikildi karşısına.

Yasal olarak hiçbir gerekçe göstermeden ihaleyi iptal ettiler.

Anayasal hakkını elinden aldılar.

Gasp ettiler.

*

Bakın iyi insandır, kötü insandır, aman Hakan Tanta çok tatlıdır demiyorum.

Sırf siyaset için yoluna taş konuldu Hakan Tanta’nın.

Bu kentte yaşayan bir vatandaşın ihale ile kazandığı hakkı sadece iktidarla farklı siyasi görüşe sahip olduğu için elinden alındı.

Daha büyük bir ayıp yok.

Daha büyük bir kara leke yok.

Hakan abiyle ilgili kimse tek kelime kötü konuşamıyor.

Herkes onu yaşarken dahi ‘çok iyi biliyor’.

Bu her insana nasip olmaz.

Umarım bu saçma, ahmakça durum bir an önce sona erer.

Adam girmiş ihaleyi, kazanmış almış.

Fesat mı var?

Rüşvet mi var?

Daha ne zırvalıyorsunuz…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ