Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
blank
Buğra Yiğit Kılıç

Dün ve bugün…

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı büyük bir coşku ile kutladık. 99 yıl, Cumhuriyetle geçen bir asır nerdeyse. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının haklarını ne yapsak ödeyemeyiz. Bir milleti kararlılıkları ve azimleriyle yok olmaktan kurtararak, vatanlarına kavuşturdular. Türklüğümüzün getirmiş olduğu değerlere sahip çıktılar ve Türklerin gücünü tüm dünyaya bir kez daha gösterdiler.

Türkiye Cumhuriyeti devletini kurduktan sonra, yapmış oldukları kalkınma hamleleri ile gelecek nesilleri de kurtarmış oldular. Atatürk, Cumhuriyet’in ilanından sonra 15 yıl gibi kısa bir sürede çok sayıda fabrika, kurum ve kuruluşlarla ülkemizin hızla büyümesini ve sağlam temeller üzerine oturmasını sağlamıştır. Nitekim tarımda, sanayide, ekonomide, sağlıkta, eğitimde, ulaşımda ve savunma sanayinde muasır ülkelerin gerisinde kalmış olan bir ulusu yeniden ayağa kaldırarak dışa bağımlı bir politikadan uzak tutmuş ve ülkenin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde gelişmesini sağlamıştır.

O dönemde kurulmuş olan bu yatımlar sayesinde 1929-1938 yılları arasında ağır sanayi üretimi yüzde 152 artarken toplam sanayi üretimi yüzde 80 artmıştır. Kömürde yüzde 100, kromda yüzde 600, diğer madenlerde yüzde 200 artış olurken demir üretimi 0’dan 180.000 tona çıkmış, şeker üretimi 200 misli artmıştır. 1926’da başlayan şeker üretimi 1927-1930 arasında 5162 tondan 95.192 tona çıkmıştır. tekstil sanayi ülkenin tekstil ihtiyacının yüzde 80’ini karşılar duruma gelmiştir. tekstil ürünleri ithalatı 1927-1939 yılları arasında yüzde 300 düşmüştür. 1924-1929 arasında pamuk ürünleri üretimi 70 tondan 3.773 tona, yün 400 tondan 763 tona, ipek 2 tondan 31 tona çıkmıştır.

‘Dışarıdan aldıklarımızı şimdi kendimiz yapıyoruz’ sloganıyla Türk parası ülkede kalmış, Birinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri bu sayede onarılmıştır. Tüm bunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 15 yılında gerçekleştirilmiş ve devletimiz için sağlam bir temel kurulmuştur. Tüm bu gelişmelere paralel olarak Osmanlı Devleti’nin borçlarının bir kısmı da tüm zorluklara rağmen bu dönemde ödenmiştir. Cumhuriyet döneminde, devletin kendi gelirleri, ülkenin ticari ve sanayi etkinlikleri üzerinde kayıtsız ve koşulsuz egemenliğini sağlamış, bağımsız ve milli bir ekonomi benimsenmiştir.

Günümüze döndüğümüzde bu yapılanların tam aksine bir politika izlendiğini görüyoruz. O dönemde kurulan bu fabrikaların çoğu kapatılmış veya özelleştirilerek dış bağımlılık oranımızı yüksek ölçüde arttırmış bulunmaktayız. Geçen hafta okuduğumuz bir makalede bu rakamın 1986 yılından itibaren 63 milyar dolar gibi bir rakam olduğunu gördüm.

Şimdi hepimiz TOGG yatırımının gelişmelerini gördükçe heyecanlanıyor ve gururlanıyoruz. Çünkü Türk milleti her şeyin en iyisini yapabilecek güçtedir. Geçmişimiz buna en büyük örnek. Fakat bu kadar gurur duyulacak geçmişten gelen yatırımlarımızı satmak yerine daha ileri seviyeye taşımamız gerekmez miydi? Yap-İşlet-Devret yönetim ile yapılan yatırımlar mevcut fakat bu yatırımları kendi gücümüz ile yapmak var iken gelecek nesilleri dahi bu borca mahkum etmek bir kötülük değil midir? İki dönem arasındaki en büyük fark budur. Atalarımız hem ülkemizi kurtarmış hem de yatırımları ile gelecek nesilleri. Günümüz ise bütün varlıklarımızı satarak, yapmış oldukları yatırım politikası ile gelecek nesilleri dahi borçlandırmıştır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ