Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
blank
Sebahattin Aydın

Kabak tadı verdi

Ülkede bir iktidara karşı seçim kazanmak için daha ne kadar elverişli bir ortam olabilir bilmiyorum.

Kuvvetler birleşmiş, tek kişinin yönetimine girmişiz.

“Böyle buyurdu zatı şahaneleri” denilerek yasa, anayasa hiçbir şey dikkate alınmıyor.

Ülke ekonomisi tarihinin en kötü dönemini geçiriyor.

Yargıya, siyasete, hatta orduya güven zedelenmiş.

Hak ve özgürlükler kısıtlanmış.

Anayasal haklar bir emirle yasaklanıyor.

En basiti, işçiler ücretlerinde iyileştirme talep edemiyor.

Grev kararı alınıyor, gecesine Resmi Gazete’te grev erteleme kararı çıkıyor.

***

Emekli maaşları temel ihtiyacı karşılayacak seviyenin çok altında.

Tanıdığım onlarca emekli, maaşı kirası ve faturasına yetmediği için çalışıyor.

“Emeklilik yan gelip yatma yeri değildir” noktasına geldik.

Serbest piyasa ekonomisi denen ucu açık berbat sistem kimsenin cebinde fazladan 10 lirası kalmasın istiyor.

Hükümet bunun önüne geçemiyor.

Marketlerde pazarlarda her gün fiyat artıyor.

Kocaeli’de bir simit 7.5 TL!

En ucuz çay 5 TL.

Mesela bu hükümet daha ne kadar başarısız olabilir?

Vatandaş borç batağında.

Kimse geçmişten veya bugünden harcamıyor.

Geleceğinden harcıyor.

Geleceğimiz borç batağı içerisinde.

***

İktidar seçim tarihi belirliyor.

Reis, demokratik ve anayasası olan herhangi bir ülkede aday olamaz.

Ama burası herhangi bir ülke değil.

Muhalefet ise seçim tarihi belli olmasına rağmen bir cumhurbaşkanı adayı belirleyemedi.

Bu durum artık herkese kabak tadı vermedi mi?

Mansur Yavaş mı, İmamoğlu mu, Kılıçdaroğlu mu?

Her gün aynı gündem.

Muhalefetin seçim kazanması için her şey lehine.

Aleyhine olan şey ne peki?

Tam olarak muhalefetin iç dinamiği.

Yani muhalefetin kendisi.

Muhalefet kendini ikna ederse seçim kazanabilir.

Ama o beceri şimdilik yok.

MÜPHEM HAYATLAR…

Hayatta en keyif aldığım meşguliyetim felsefedir.

Bununla birlikte çeşitli alanlarda okumalar yapmaya gayret gösteriyorum.

Sosyoloji okumaları da beni inanılmaz keyiflendiriyor.

Zygmunt Bauman’ın bu alandaki eserleri çok değerli.

Hem sosyolog hem de filozof.

Dili, edebi eser iddiasında olanların çok ötesinde zengin.

Bugün Bauman’dan bir kesit sunmak istedim.

“İnsan gerçekliği karışık ve müphemdir; dolayısıyla soyut etik ilişkilerin tersine ahlaksal kararlar da müphemdir.

Ama biz böyle bir dünyada yaşamak zorundayız. Her gün böyle bir dünyada yaşayabileceğimizi ya da yaşamayı öğrendiğimizi veya başardığımızı da gösteriyoruz” diyor.

Postmodern etik anlayışıyla görüş ortaya koyuyor Bauman.

Yaşam, çok sürprizli, fazla bilinmeyenli, yine çok yönüyle müphemdir.

Evet, böyle bir dünyada yaşıyoruz.

Ama başarı farklı bir olgu.

Öğrensek de bunu başarıya taşımak, onu başarıyla taçlandırmak neredeyse olanaksız.

İşte bu nedenle “başardığımızı da gösteriyoruz” kısmında Bauman’dan ayrılırım.

Bunca müphemliğin içerisinde oldukça net bir tanım veya sonuç; “başarı.”

Septisizm (Kuşkuculuk), aklın kesin bir bilgi elde edemeyeceği öne sürer.

Müphemlikle paralel bir özellik taşır.

“Müphem”in kelime anlamı “Açık seçik olmayan”dır, yani belirsiz.

Hayatlarımız da öyle değil mi?

Belki de değildir…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ