Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
blank
Akın Ülkü Sevinç

Sahte Hayatlar, Yalan Dünyalar

Günümüz dünyasında sosyal medya, çoğumuzun yaşamının ayrılmaz bir parçası haline geldi. Günlük yaşamımızı, duygularımızı, başarılarımızı ve hatta yenilgilerimizi paylaşırken bir yandan da başkalarının hayatlarını izliyor, onlarla kendimizi kıyaslıyoruz. Ancak, gördüğümüz bu “hayatlar” gerçekten de gerçeği mi yansıtıyor? Yoksa hepimiz bir tür “sahte” hayatlar sergileyerek, çevremize ve kendimize yalanlar mı söylüyoruz?

Sosyal medya platformlarında gördüğümüz fotoğraflar, videolar, başarı hikayeleri çoğu zaman idealize edilmiş, filtrelenmiş ve sahte gerçekliklerdir. Güzel yüzler, pürüzsüz ciltler, mükemmel gülüşler ve kusursuz vücutlar… Tüm bunlar çoğu zaman özel ışıklandırma, açı, hatta profesyonel düzenleme programlarıyla yaratılan, gerçeğin sadece bir parçasını yansıtan sahte görüntülerdir. Öyle ki, bu idealize edilmiş dünyaya baktıkça kendi hayatımızı yetersiz, sıradan ve mutsuz hissetmeye başlıyoruz.

Buna bir örnek olarak, “influencer” kültürünü ele alabiliriz. Influencer’lar, günlük yaşamlarını, ilişkilerini, başarılarını ve güzelliklerini paylaşıyorlar. Ancak bu kişilerin hayatları göründüğü kadar mükemmel değil. Çoğu zaman, bu içeriklerin arka planında sponsor anlaşmaları, ağır makyajlar, fotoğraf düzenleme programları ve hatta kişisel asistanlar bile bulunuyor. Onların yaşamını birebir örnek almayı isteyen gençler ise, bu sahte gerçekliklerin peşinden koşarken kendi kimliklerini yitirme riski taşıyor.

Bir diğer konu ise, hemen tüm ulusal kanallarda gündüz kuşağında yayınlanan, içeriğinde türlü paradoksların bağırış çağırışla çözülmeye çalışıldığı  kriminal olayların çözülmeye çalışıldığı programlar. Bu programların yerine sanat, tarih, astronomi vb içerikli programlar yayınlansa hem bireyler hem de toplum için daha yararlı olacağı kanaatindeyim.

Sahte hayatlar sadece bireyler üzerinde değil, toplumsal değerler üzerinde de yıkıcı etkilere sahip. Gerçek insan ilişkileri yerini “beğeni”lere, “takipçi sayısı”na ve “etkileşim oranları”na bırakıyor. İnsanlar yüz yüze konuşmak, anlamak ve paylaşmak yerine ekran başında, sahte bir yakınlık içinde yaşamaya başlıyorlar. Sosyal medya üzerinden sahte bir mutluluk sergileyen, yalnızca “iyi” yönlerini paylaşan insanlar, aslında yalnızlık ve depresyonla mücadele eden bireyler olabiliyor.

Öyleyse, sahte hayatlardan kurtulmak, yalan dünyaları bir kenara bırakmak mümkün mü? Belki de burada en önemli adım, sosyal medya ile aramıza bir mesafe koymak, kendimize ve çevremize karşı daha dürüst olmak. Her hayatın kendine özgü zorlukları, iniş çıkışları var. Mükemmel bir hayat mümkün değil, o yüzden kendi hayatımızdaki kusurları kucaklamayı öğrenmeliyiz.

Unutmayalım ki, mutluluk ne kadar çok beğeni aldığımızla değil, kendimizi ne kadar değerli hissettiğimizle ilgili. Sahte hayatları bırakıp gerçekliğe döndüğümüzde, belki de en büyük huzuru bulabiliriz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ