Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
blank
Uğur Enç

Yetki!

Hiçbir şeyin tadı yok.

Dümdüz bir yaşamaktır tutturmuşuz, düzeni bozmuyoruz.

Ne sıcak ne soğuk havalar.

Bazen çok sıcak bazen çok soğuk.

Hem sürekli yağmur var hem büyük bir kuraklığın içinde yaşıyoruz.

Her şey tekrar ediyor sanki kendini.

Özellikle içi boş siyasi tartışmalardan bu yansıyor bana sadece.

Kredi yetkisi verilmiş mi, verilmemiş mi…

Arsa satılmış mı, satılmamış mı…

Siyaset büyük bir kötülük.

Ve herkes yalan söylüyor.

İstinasız herkes kendine göre yontuyor gerçekleri.

Salt halka hizmeti düşünen yok.

Halka hizmet gidecekse birkaç soru içerisinde şu da yankılanıyor yetkililerin zihninde, ‘Bizim siyasetimize ne faydası var?’

*

Kendi siyasi partilerinden kimselerin yaptıkları yanlışları görmezden gelenler konu karşı tarafa geldiğinde aslan kesiliyor.

İthamlar, hakaretler havada uçuşuyor.

Kötü bendense kimse bilmesin, yoluna devam etsin diyenler halkın karşısına öyle beyaz elbiselerle çıkıyor ki kimse kötü niyetlerini okuyamıyor.

Bu salt bir siyasi parti için geçerli değil yanlış anlamayın sakın.

Bütün siyasi partilerde durum böyle.

Siyasetçilik bir meslek haline gelmiş.

Politikacılar hiçbir ideal peşinde koşmadan sadece koltuk elde etme yarışı içerisine girmiş.

Alt kadrolar sürekli didişirken yukarı diyebileceğimiz belli makamlara sahip olan ahbap çavuş ilişkisine kavuşmuş çoktan.

*

Bu kentte nerede bir haksızlık gördüysem yazdım.

Rant elde etmek isteyenleri tek tek ifşa ettim.

Bir iki imar değişikliği ile milyonlarına milyon katanları, içeride adamı var diye kamu kurumlarından sürekli ihale alanları dile getirdim.

Bu konuda en çok tepkiye CHP’lilerden ve İYİ Partililerden gördüm.

Defalarca telefonla arandım, “Bilmem kimi yazmışsın ama o bizim çocuktur” dendi.

“Bir defa da bizimkiler alsın ne olacak sanki” dendi.

Yetmedi, “Sen mi kurtaracaksın bu kenti. Bak hepsi bizim arkadaşımız ama sana karşı çıkıyorlar, seni yanımızda istemiyorlar” diyalogları ile karşı karşıya kaldım.

Daha önce de dile getirdim bu konuyu paranın siyaseti yok.

Belli bir maddi kazanç üzerine çıkıldığında siyaset ortadan kalkıyor ve karşı taraflar birden bire yan yana geliyor.

Hatalar, yanlışlar olumlanıyor, takdir ediliyor.

*

Bunun son örneği mesela Tahsin Tarhan’ın fabrikasında yaşanmıştı hatırlayın.

CHP’li Tahsin Tarhan fabrikasında sendikalı işçileri işten atmış, anayasal hak olan sendikal örgütlenmeyi engellemişti.

DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası’na karşı yapılanların tamamı Tarhan’ın yanına kar kaldı.

Yetmezmiş gibi ödüllendirildi, MYK üyesi olarak atandı.

Normal koşullarda CHP’lilerin karşı çıkacağı sendikal zulüm, yanlışı yapan onlardan diye görmezden gelindi.

Dahası hiçbir iktidar partisi temsilcisi yahut başka bir görüşe mensup kimse de dile gelip Tarhan’ın hatasını kamuoyunda tartışmadı.

*

Ortak bir havuz içerisindeki politikacılar çok büyük bir çıkar çatışması olmadıkça birbirlerine saldırmaz.

Uzlaşı içerisinde hareket ederler.

Sanayi Komisyonu’na giren dönemin CHP milletvekili Haydar Akar çok hareketli idi.

Sanayi Komisyonu’na girer girmez sert ifadelerle eleştirilerini dile getirdi.

Hemen uyarıldı.

Kendi partilisi milletvekilleri dahi, “Biz burada uzlaşı içinde çalışıyoruz” dedi.

Sanayicilerden oluşan komisyonda siyasetin bir önemi olmadığı, önemli olanın daha fazla para kazanmak olduğu bir anlamda hatırlatıldı Akar’a.

Hepsi komisyon tutanaklarında mevcut.

Merak eden açsın okusun…

*

‘Her şey tekrar ediyor sanki kendini, özellikle içi boş siyasi tartışmalardan bu yansıyor bana sadece’ dedim.

Önceki gün tam da bu durumu anlatan bir hadise yaşadım.

Fethiye Caddesi’nde bir kimse ‘Hatay’dan geldim. Deprem mağduruyum’ diyerek mendil satıyordu.

Hemen Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin çağrı merkezi 153’ü aradım.

Durumu anlattım.

Ya biz bir depremzedeye sahip çıkamadık ya da kendini bilmez bir şahıs depremzedeleri kullanarak duygu sömürüsü yapıyordu.

Zabıtanın durumu araştırmasını istedim.

Şahsı tarif ettim.

5 dakika sonra 153’ten geri aradılar.

Fethiye Caddesi’nin yetki alanları olmadığını söylediler.

İlçe belediyesini aramam gerektiğini ifade ettiler.

Oysa Fethiye Caddesi’ne birkaç metre mesafede Yürüyüş Yolu yer alıyor.

Orası büyükşehirin yetkisinde.

Zabıtalar da var.

Lütfedip 5 dakika yürüyerek duruma bakma yerine ‘yetkimiz’ değil diyerek başlarından attılar.

Ben bu durumun İzmit Belediyesi’nin CHP’li olmasıyla alakalı olduğunu düşünüyorum.

İzmit ile büyükşehir anlaşamıyor.

Bu sebeple ‘yetkimiz değil’ diyerek işi üzerlerinden atıyorlar.

Bunu sadece büyükşehir değil İzmit de yapıyor.

Ancak bana büyükşehirin yaptığı denk geldi.

Velhasıl büyükşehir ya duygu sömürüsü yapan bir şahsa göz yummuş oldu ya da bir depremzedenin mendil satacak duruma gelmesine…

*

153 bu kentin bir anlamda ‘alo yardım’ hattı.

153’e ulaşamayan şahıs ilçe belediyesini aramıyor.

Olayın peşini bırakıyor.

Ben de öyle yaptım.

‘Yetki’ konusuna üzüldüm.

Siyasi tartışmalar nedeniyle ayrışan belediyelere ve çizilen sınırlara lanet ettim.

Dilerim siyasi tartışmaları bir kenara bırakıp sadece kent halkı için hizmet edilen günler gelir.

Dilerim ‘yetkimiz değil’ cümlesi tarihe karışır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ