Marbella, İspanya’nın güneyinde, Costa del Sol (Güneş Sahili) bölgesinde yer alan ve özellikle lüks yaşam tarzıyla, zengin turistlerle, yat limanları ve plaj kulüpleriyle tanıtılan bir şehir. Medyada ve sosyal mecralarda genellikle “Avrupa’nın tropik cenneti”, “lüks ve ihtişamın adresi” gibi ifadelerle övülüyor.
Ancak gerçekte Marbella’nın bu parıltılı imajının arkasında birçok sorun, eksiklik, abartılmış ve çarpıtılmış algı bulunuyor.
Algı: Marbella, lüks villalar, yatlar, tasarım mağazaları ve zenginlik dolu bir yaşam sunar.
Gerçek: Bu imaj sadece kentin Puerto Banús ve çevresi gibi belirli bölgelerde geçerli. Şehrin daha iç kesimleri ve yerel halkın yaşadığı mahallelerde ciddi bir gelir eşitsizliği var. Lüks yaşam tarzı genellikle turistik gösteri amaçlı; yerel halk bu yaşam standardının çok dışında.
Algı: Sakin plajlar, huzurlu tatil.
Gerçek: Yaz aylarında şehir aşırı kalabalık hale geliyor. Plajlarda yer bulmak zorlaşıyor. Gürültü, trafik, park yeri bulamama gibi büyük sorunlar yaşanıyor. Turistik bölgelerde fiyatlar fahiş seviyelere ulaşıyor, bu da hem yerli halkı hem bilinçli turistleri rahatsız ediyor.
Algı: Doğayla iç içe, sahil kasabası hissiyatı.
Gerçek: Marbella’da son 20-30 yılda kontrolsüz bir inşaat ve yapılaşma süreci yaşandı. Bu da doğal alanların, yeşil bölgelerin ve kıyı şeridinin betonlaşmasına yol açtı. Şehir, orijinal Akdeniz kasabası kimliğinden uzaklaşarak yapay bir “lüks turizm merkezi” haline geldi.
Algı: Güvenli, elit ve huzurlu bir tatil destinasyonu.
Gerçek: Marbella, özellikle geçmişte ve hâlâ zaman zaman uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve organize suç haberleriyle gündeme geliyor. Yüksek gelir grubunun çektiği dikkat nedeniyle soygunlar, dolandırıcılık gibi olaylar da artmış durumda. Güvenli bölgeler bulunsa da şehrin her yeri aynı derecede güvenli değil.
Algı: Modern ve sorunsuz bir şehir.
Gerçek: Aşırı turizm baskısı nedeniyle su temini, atık yönetimi ve trafik gibi altyapı sorunları yaşanıyor. Yaz aylarında su kesintileri, kötü kanalizasyon kokuları gibi problemler bildiriliyor. Kamu hizmetlerinin kalitesi, şehrin merkezinden uzaklaştıkça belirgin şekilde düşüyor.
Algı: Instagram’da kusursuz plajlar, ultra lüks restoranlar, cennet gibi gün batımları.
Gerçek: Bu görüntüler genellikle filtreli, seçilmiş ve gerçekliği yansıtmıyor. Pek çok plaj ya özel işletmelere ait ya da bakımsız. Lüks restoranlar dışında birçok işletmede hizmet kalitesi düşük, ancak fiyatlar yüksek.
Marbella sadece bir örnek. Meksika’nın her sene milyonlarca turist ağırlayan turistik bölgeleri Cancun, Tulum, egzotik ada olarak lanse edilen Phuket, doğa ile iç içe sakin bir tatil sunan Bali gibi birçok örnekle çoğaltabiliriz bu algı cennetlerini.
“Turizm Cenneti” olarak lanse edilen birçok yer, pazarlama stratejileriyle olduğundan çok daha idealize edilmiş bir şekilde sunuluyor. Bazı destinasyonlar gerçek anlamda doğal güzelliklere veya kültürel zenginliklere sahip olsa da, ziyaretçilerin deneyimleri her zaman beklentileri karşılamayabiliyor. Dünyaya turizm cenneti olarak tanıtılan bu yerler aslında ciddi eksiklikler, sorunlar ya da yanlış algılar barındıyor.
Bu yazımdaki amacım, yukarıda bahsettiğim destinasyonların kötü yerler olduğunu söylemek değil, ancak pazarlama ile gerçeğin her zaman örtüşmediğini vurgulamak. Bir yerin turizm cenneti olduğunu söyleyebilmek için sadece “Instagram fotoğraflarına” bakmak değil, yerel halkın yaşamına ve güncel deneyimlerine de bakmak önemlidir.
Kimbilir belki günün birinde, 2.700 yıllık tarihi geçmişi bulunan, Bitinya Krallığı’na ve Roma İmparatorluklarına yıllarca başkentlik yapmış, günümüzde 500’den fazla tescilli taşınmaz kültür varlığına evsahipliği yapan, çok değil 60-70 yıl öncesine kadar her çeşit deniz canlısının hayat bulduğu, Marmara’nın Bodrum’u Çeşme’si olabilecekken yaz turizmi potansiyeli sanayiye kurban edilmiş İzmit kenti de algıyla da olsa gerçek anlamda “Turizm Kenti” olur.
YORUMLAR