Ana Sayfa Arama Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
blank
Vatandaş Akgün

Farenjit

Bağımsız Kocaeli vizyonuyla buradayım. Etik kurallar neticesinde fikirlerimi beyan ediyorum.

Yanlış, doğru olabilir. En azından bir fikrim var. Düşünüyorum.

Bir haber başlığı gördüm;”1921 anayasası olsun seçim sonrası bu anayasa üzerinden konuşabiliriz”.

Savaş yıllarında kabul edilen en kısa ve kapsayıcı anayasa.. Sonra 1924’te güncelleniyor. Hakimiyetin millet olduğunun vurgusunun yapıldığı ilk anayasa.. Kısaca: Olağanüstü dönemin olağanüstü anayasası. Fakat, burada yine bir kurnazlık yine üniter devletin altını oyma, özerklik veya güney ile birleşme, Kuzey Irak vb.. derken Siyonizm ve Büyük İsrail ..

Hayal kurmuyorum. Sadece bu “tespitin” “fikrin” özün de nasıl bir amaca hizmet ettiğini, bir vatandaş olarak anlamaya çalışıyorum.

1921 Anayasası’nın 11. maddesine gönderme yapıyor. Neden? Valilerin merkezden atandığı vasfının olmadığı, yerelden yönetimin, yerinden seçilen vekillerin, vilayet meclisi oluşturup yönetmesi.. yerel iktisadi kazançlarla desteklendiği neredeyse, konfedere yereller.. Pek tabi sonrası defactoya giden kaotik süreç..

Yerinden yönetim. Kulağa, göze evrenselliğe hoş gelen akılcı bir talep

Bölge ve genel siyaset, toplumsal barış, zamanın ruhu kısaca, konjonktür müsait mi? Kesinlikle hayır.

Bu fikri terör ile arasına çizgi çekemeyen, devletten aldığı ödenek ve imkanlar ile etnik siyaset üreten bir parti ortaya atıyor. 10 Aralıkçılar bunu tartışmaya açıyorlar..

Neden 1921 anayasası? Yumuşak bir anayasadır salt çoğunlukla değiştirme özelliğine sahiptir.

Savaş anayasası olup, sonrasında güncellenmiştir. Kısa ve kapsayıcıdır. Buradaki kurnazlık, değiştirilmesi kolay olduğundan dolayıdır.

Siyasi fikrini beyan eden ve partisinden ayrılan şerefli Türk subaylarına hakaret eden, “not alınmıştır” ifadesini söyleyenler, kapsayıcı olduklarını iddia ederek pazarlık masasına oturuyorlar.

Özerkliğin önünü açmaya çalışıyorlar. Şimdiden parlamenter sistemi kurgulayıp, bir yandan da “sokak hareketlerine” çanak tutarak adeta “renkli devrim” senaryosunu ortaya koyuyorlar. Seçimler dahi yapılmamış adaylar belirlenmemiş. Atlantikçiler, liberaller, 10 Aralıkçılar.

ilginç. Müsade edin, seçim olsun, ya da “erken seçim” ama kararı halk versin..

Gençleri provoke ederek değil.

Özgürlük”, “eşitlik”, “demokrasi” sözleriyle bir renkli devrime, dış müdahaleye zemin hazırlamaya, muhaliflik duygularını suistimal etmeye devam ediyorlar.

Atlantik, Pensilvanya aynı nakarat!

Sınırlarımıza terör devleti kuran ABD’den destek geldi gözünüz aydın.
Zaman Gazetesinde, “bugünleri görmek için 30 yıl acı çektik” diyenler sokak hareketleri ve  Twitter üzerinden küresel network ile pazarlanan bir “deja vu” denemesi izledik.

Bir sonraki hareketleri “antifa” kozu. Kamu görevlilerine ve kamu malına zarar vererek, sokak çatışmalarını körükleyip, marjinal gruplar ve halkı iç savaş noktasına getirmek.

Sonra Avrupa, ABD, Nato müttefiklerimiz kınama, yaptırım, ambargo. NATOCU Fetöcüler, uyuyan hücreler. Domino etkisi. Venezuella, Irak, Lübnan. Yakın tarih Ukrayna..

En son Soros’u memleketi Macaristan’dan kovdular. Neden acaba?

Pandemi, dükkanlar kapalı, ekonomik şartlar. Zor zamanlar. Birlik beraberlik zamanları..

Rektör binasına sırtını dönen hocalar, onlar “Hendek savaşları”ında da devlete millete sırtlarını dönmüşlerdi.

Şimdi, iktidarlarını kaybetmemek için sırtlarını dönüyorlar. Öğrencilere,”demokrasi, eşitlik” adına değil, iktidarları adına kullanmak için destek veriyorlar. Kayyum metaforu!..

Boğaziçi, atlantik ve liberalizmin kalesi..

“Barış için Akademisyenler”   “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlığıyla 11 Ocak 2016 tarihinde,”hendek operasyonlarıyla” iç savaş provası yapan terör örgütüne bildiriyle açık destek veren,akademik entelijans,(merak edenler bildiriyi okuyabilirler)..Bu hain kalkışmayı bastırmak için yüzlerce güvenlik görevlimiz şehit düştü, binlercesi yaralandı, sakat kaldı ne yazık ki. Yöre halkı büyük acılar,kayıplar yaşadı.

Aynı rektörler öğrencileri kışkırtarak,kamusal düzeni bozmaya çalışıyorlar,hiç gecikmeden Abd’den destek geliyor..

Her olayın bir kronolojisi vardır. Farklı gibi gözükse de ,aslında detaylar ipuçlarıyla doludur. Rektörlük, başkanlık sistemi ile kararname ile atanıyor. Her ülkede atamalar farklı. Bazı ülkelerde geleneksel secimler. Dünyanın hiçbir yerinde öğrenciler “rektör” secmiyor. Demokrasi diyenler, özgürlük diyenler..

Cumhurbaşkanı ve sistem, halkın seçimi ile mi oldu? Evet. Hükümet, seçim kararı aldı mı? HAYIR.
Takvim belli. Boğaziçili entelijans, kendi hakimiyetleri adına ,öğrenciyi muhaliflik duyguları üzerinden kışkırtıp,”demokratik teamüllerin” dışına çıkarak, kitlesel isyan organize etmeye çalışmak, muhaliflik değil, “kötülüktür.” karşıtların çatışmasına zemin hazırlamakta..

Şahsen, samimi vatanperver liberallerin, FETÖ ve “yetmez ama evet” tecrübelerinden sonra “özeleştiri” yaptıklarını beklerdim. Fakat, demokratların merkeze geçmeleriyle kıblelerine tekrar döndüklerini görüyorum. Şaşırmadım.

Protesto, eylem, yürüyüş demokrasinin gereğidir. Çıkış ve sebep-sonuç ilişkisine, samimiyetine dikkat edilmesi gereken bir durumdur.

Çıkış merkezi samimi değil. Boğazımızın içi yara olmuş, antibiyotik şart.

Derdim, devlet. Vatandaşıyım. Esnafım. İki kelam edecek, söz edecek cesaretim var.
Sykes-picotların çizdiği devlet değil aksine kanla çizilmiş bir devlet..

Elbette derdim bu. Başka bir şey değil. Esenlikler dilerim..

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ